AYÇA VARLIER: DAHA HUZURLU, DAHA MUTLU

AYÇA VARLIER: DAHA HUZURLU, DAHA MUTLU

Sahnelerin ve ekranların sevilen yüzü Ayça Varlıer, son bir yıldır şehirden uzakta, Muğla Akyaka’da yavaş bir hayatın keyfini sürüyor. “bu cennette hem çalışıyor, hem de yaşıyorum” diyen Varlıer’e merak ettiklerimizi sorduk.

Kalk Gidelim dizisinde kentten köye göç edip farklı bir hayat sürmeye başlayan Nurcan karakterine hayat veriyorsunuz. Son yıllarda bir çok kişi kentten kaçmak istiyor. Nurcan sayesinde siz bunu deneyimlemiş oldunuz. Küçük bir yerde yaşamak nasıl?
Genellikle yoğun bir programım olduğu için İstanbul dışındaki işlere çok sıcak bakmazdım. Tesadüf bu ya, geçtiğimiz yıllarda yedi kez Türkiye uçurtma sörfü (kitesurf) şampiyonu olan Taner Aykurt sayesinde Muğla, Akyaka’da uçurtma sörfüyle tanışmıştım. O dönemde Muğla’da bir dizi çekilsin diye dua etmiştim. Neyse ki evren sesimi duydu ve bir yıldır Nurcan sayesinde Akyaka’da yaşıyorum. Normalde şehir hayatından kopamazken bir senedir her sabah çok mutlu uyanıyorum.

Akyaka’da günleriniz nasıl geçiyor?
Trafik yok, insanlar çok mutlu ve doğası harika. Bir cennette hem çalışıyor hem de yaşıyorum. Büyük bir ayrıcalık bu. Tabii kış ayları pek kolay geçmiyor ama iki, üç ayı atlattıktan sonra Akyaka yine güzel yüzünü gösteriyor. İlerleyen yıllarda buradaki hayatın daha çok içinde olmak istiyorum.

Hayat, okyanusun kıyıya vurduğu bir dalga gibi; yükseliyor, iniyor ve her zaman kıyıya yaklaşmakta olan bir başka dalga var. Ben de bu süreci kendimi yenileyerek ve geliştirerek geçiriyorum.

Oyuncular, dizi piyasasının da etkisiyle belli kalıpların üzerlerine yapışmasından şikâyet eder. Siz bu konuda şanslısınız…
Ülkemizde dram ve komedi oyuncusu gibi bir algı var. Özellikle tiyatro kökenli oyuncular farklı ekollerdeki rolleri oynamak için eğitim alıyor. Dünyada da bu böyle. İyi bir oyuncu her rolü oynamayabilir ama her türden rolün üstesinden gelebilmeli. Elbette komedi dizisi olması projeyi değerlendirmemde etkili oldu. Kalk Gidelim her açıdan çok eğlenceli ve başarılı bir proje. Hayatın içinde bu kadar çok dram varken seyirciyi bir süreliğine de olsa güldürmek motive edici.

Rol seçiminde nelere dikkat edersiniz?
13 yıldır oynamak istediğim tüm rolleri oynadım, Batı Yakasının Hikâyesi, Anita, Fosforlu Cevriye, Leyla’nın Evi, Roxy, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Süheyla ve Tahir ile Zühre… Baktığınız zaman hepsi uzun soluklu ve birbirinden çok farklı projeler. Artık yeni şeyler söylemenin vakti geldi. Şu sıralar bir yıl sonra başlayacak çok özgün bir projenin ön hazırlıklarına başladım. Çok farklı, daha önce yazılmamış ve oynanmamış bir rol olacak.

Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Bu yıla kadar yaşantım, uykuya bile vakit ayırmadan set, tiyatro, konser, turne ve diğer işlerle geçti. Bu yıl ise Kalk Gidelim’in çekimlerinden arta kalan zamanlarda bol bol spor yapıyorum, seyahat ediyorum ve proje üretiyorum.

Kadınlar için “En güzel dönem 40’lı yaşlarda başlar” derler. Sizce haklılar mı?
Bir insanın kendini tanıyabilmesi, hayatın anlamını çözmeye başlaması, diğer insanları anlayıp olgunlaşması ancak 40’larda başlıyor. Zaten geriye de 30, 40 yıl kalıyor. Her şeyin hızla tüketildiği bu dijital çağda, insanoğlunun evrimleşmesi 80 yıla bile sığmıyor. 41 yaşındayım ve geriye doğru sardığımı hissederek, bilinçli bir şekilde yaşamak inanılmaz keyif veriyor bana.

Bugün baktığınızda, ilk gençlik yıllarınızı geçirdiğiniz, müzikal tiyatro eğitimi aldığınız Amerika serüveniniz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Oradaki yaşantımı çok özlüyorum. İyi ki gitmişim. Genellikle olumsuz olasılıkları düşünmem. Enerjimi olabilecekler üzerine yönlendiririm. “Bundan sonra ne olabilir?” diye düşündüğüm zaman her şey olabilir. Hayat kısa değil. O yıllara dönsem “Yaşamana bak Ayça, nasıl olsa varacağın yere ulaşacaksın” derdim.