Daha Farklı Bir Sarp Apak

Daha Farklı Bir Sarp Apak

“Jet Sosyete” dizisiyle evlerimize konuk olan Sarp Apak, ekrandan taşan muzipliği ve içten oyunculuğu ile seyirciyle sıcak ve samimi bir bağ kuruyor. “İyi senaryolar için tercih edilen bir aktör haline gelmek istiyorum” diyen Sarp Apak ile buluştuk ve hayatının önemli dönemeçlerinden yakın zamanda kucağına aldığı oğlu Güney’e kadar pek çok şeyi konuştuk.

Sizin hikâyeniz nerede ve nasıl başladı?

Orta halli, memur bir ailenin çocuğuyum. Diyarbakır’da doğdum. Babam Adanalı, annem ise Antakyalı bir öğretmen. Akdenizliyiz; kalabalık aile, güzel yemekler, sıcak havalar… Hayal dünyasında yaşayan, dersleri pek de iyi olmayan, aklı genellikle maçta ve eğlencede olan, şakalar ve taklitler yapan, yaramaz bir çocuk… Aslına bakarsanız oyuncu olmak gibi bir hayalim yoktu. O yıllarda futbolcu olup bir an önce İstanbul’a gitmek istiyordum. Hayal dünyasında yaşıyordum anlayacağınız. Annem konservatuvar sınavlarını denememi istemişti. 17-18 yaşlarında gerçeklerle yüzleşmeye başlayınca annemin bu teklifini ciddiye alıp Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın sınavına girdim ve kazandım. Hayatımdaki ilk başarım bu olabilir! Konservatuvarın ağır bir eğitimi vardı. Sanırım bu da beni olgunlaştırdı ve bu işin bir meslek olduğunu anlamamı sağladı.

Bugün geldiğiniz yerden memnun musunuz?

Nasıl bugünlere geldim, ben de bilmiyorum. Sanırım kalbimin sesini dinleyerek geldim. Benim için iyi senaryo, her şeyden büyüktür. Senaryo iyi olduğunda parayla pulla ilgilenmem. İyi senaryolar için tercih edilen bir aktör haline gelmek istiyorum. Bu yolda taktik yapamayan biriyim.

Diziyle ilgili eleştiriler nasıl? İzleyiciyi bu sezon neler bekliyor?

Çok güleceğiz yine. Bence “Jet Sosyete” hepimiz için çok önemli bir eşik. Mesela bu yaz çocuklar bana “Ozan Abi” diye seslendi. Bu da “Jet Sosyete”nin bir yerlere sızdığının göstergesi.

Yıllar içinde dört şehirden geçmişsiniz; Diyarbakır, Bursa, İzmir ve İstanbul. Nasıl hatırlıyorsunuz bu kentleri?

Diyarbakır’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarım ise Bursa’da geçti. Arkadaşlıkları, kavgaları, her şeyi keşfettiğim yer orası. Daha ne olsun? Üniversiteyi İzmir’de okudum. Aileden ayrıldığım, kendimi keşfettiğim yıllardı. İzmir’in yeri bende apayrı, bir rüya anı gibi. Kokusunu, hissiyatını, özgürlüğünü ve özgürlüğün verdiği korkuyu hiç unutamıyorum.

Şimdilerde seyahat edeceğiniz yerleri neye göre belirliyorsunuz?

Temmuz ve Ağustos gibi sıcak aylarda Kuzey Ege’yi, Ağustos ve Eylülde ise Bozburun, Fethiye, Kaş gibi yerleri tercih ediyorum. “Kavak Yelleri” dizisi döneminden Urla’yı ve Sığacık’ı çok iyi biliyorum. Foça ve Çeşme’yi de çok seviyorum. Yurt dışında ise Barselona, eşim ve benim için özel. Düğünümüzü de orada yaptık. Çocukluğunun yazlarını İskenderun Körfezi’nde geçirmiş biri olarak Barselona insanının teklifsizliğini ve rahatlığını seviyorum. Atina’yı da çok yakın bir zamanda gezdik. Akdeniz kıyılarını çok seviyorum. Bundan sonra da oralara seyahat etmeyi sürdürürüm muhtemelen. Tabii şimdi üç kişiyiz. Oğlumuz Güney’i de sevdiğimiz her yere götürmek gibi bir hevesimiz var.